sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2025 Perşembe

Ümit Özdağ’dan Silivri’de Tarihi Savunma-Yılmaz Parlar


HABERLERHABERLERHABERLERHABERLERHABERLER







  

Hukukun Tarafı Olarak Buradayım"

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, 142 gün hücrede tutulduktan sonra çıktığı mahkemede, akademik birikimini ve devlet sadakatini anlattı: “Fiillerim hukukun bana yüklediği sorumluluklardır.”

Ümit Özdağ’dan 50 Sayfalık Savunma

“Beni Devlet Sırlarıyla Görevlendirdiniz, Şimdi Sanık Diyorsunuz”

Özdağ’dan Mahkemeye: “Cumhuriyeti Hukukla Kurduk, Öyle Savunuruz”

Kamuoyunun özgürlük beklentisiyle kilitlendiği 11 Haziran 2025 Çarşanva günü duruşmada, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Silivri Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda yaptığı 50 sayfayı aşan kapsamlı savunmasında, hukuka, devlete ve Türk milletine bağlılığını hem tarihi örneklerle hem akademik zeminde ortaya koydu.

Savunmasına güçlü ve sarsıcı bir başlangıç yapan Özdağ, “Bugün burada mahkemenizde sanık olarak bulunmam, Anayasa ve yasalar ihlal edilerek, zor kullanılarak gerçekleştirilmiştir,” diyerek duruşmanın hukuk devleti açısından taşıdığı önemi vurguladı.

Akademiden Hücreye, Hücreden Hukuka

Savunmasının başında, 1999’da yaşadığı bir dava sürecini anlatan Özdağ, geçmişte PKK propagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan bir akademik çalışmayı sahiplenişini, hukukla verdiği mücadeleyi ve sonrasında gelen beraat kararını anlattı. “Savcı, bir gün ‘yanlışlık oldu’ demişti. Bu davanın savcısı da aynı şeyi diyecek,” diyerek salonda tarihi bir benzetmeye imza attı.

Bu anekdot, yalnızca bireysel bir hatıranın aktarımı değildi; aynı zamanda bugün karşı karşıya kaldığı sürecin bir benzerine işaret eden politik bir göndermeydi.

Akademik kariyerinden güvenlik bilimlerine, terörizmle mücadeleden devlet adına yürüttüğü diplomatik görevlere dek uzanan bir yaşam çizgisi sunan Özdağ, sözlerini “Devlet sırları bana emanet edildi, taşıdım ve taşıyorum,” diyerek sürdürdü.

Tutuklama Siyasi mi?

Özdağ, Antalya’da yaptığı bir konuşmanın ardından re’sen başlatılan soruşturmayı “adli değil, siyasi” olarak tanımladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde geçirdiği gece, savcılıktaki sorgusu sırasında başka bir dosya üzerinden yöneltilen sorular ve eş zamanlı hazırlanan iddianameler zinciri, savunmasına göre sistematik bir politik operasyonun izlerini taşıyordu.

Savunmasında yalnızca kendi sözlerine değil, Kürtçü çevrelere yakın bazı isimlerin açıklamalarına da yer veren Özdağ, “Dikkat edin, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ bile içeride” ifadelerini gündeme taşıyarak davanın doğrudan doğruya siyasi mutabakatın bir parçası olduğuna işaret etti.

“Bunlar Yabancı Düşmanlığı Değil, Milli Güvenlik Politikasıdır”

Zafer Partisi’nin göç politikalarına da değinen Özdağ, bu yaklaşımların “psikolojik yabancı düşmanlığı” değil, akademik ve güvenlik temelli bir milli duruş olduğunu belirtti:
“Cumhuriyeti hukukla kurduk. Bugün de ülkemizi hukuka aykırı şekilde savunmaya ihtiyacımız yok,” sözleriyle sığınmacı karşıtı politikalarının temelini açıkladı.

Son Söz, “Hayatım Türk Milletinin Emrindedir”

Savunmasının sonunda ise duygusal ama bir o kadar da kararlı ifadelerle salona veda etti:
“Bütün hayatımı akademik ve siyasi olarak Türk milletinin güvenliği ve refahına adadım. Binlerce öğrenci yetiştirdim. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir ülke olsun diye çalıştım. Şimdi burada, yine o görev duygusuyla bulunuyorum.”

Özgürlüğün Eşiğinde Bir Duruşma

11 Haziran 2025 tarihi, yalnızca bir savunma metninin okunduğu değil; Türkiye'nin hukukla siyaset arasındaki çizgiyi yeniden tartıştığı bir gün oldu.

Özdağ’ın duruşmadaki sözleri, kamuda hâkim olan “özgürlüğü gerçekleşecek” umudunu pekiştirdi. Bu savunma, içerdiği tarihsel referanslarla, devlet sadakatiyle ve hukuka çağrısıyla, yalnızca mahkeme salonuna değil, demokrasi tarihine de kaydedildi.

Eğer karar, hukuk ve vicdan terazisinde tartılırsa, bu savunma bir dönüm noktası olabilir. Aksi takdirde, tıpkı geçmişte olduğu gibi, ileride biri çıkıp yine “bir yanlışlık olmuş” demek zorunda kalabilir.

yilmazparlar@yahoo.com

14 Mayıs 2025 Çarşamba

Ahad Saadi’nin "Bariş İçin Savaş" Eseri-Yılmaz Parlar


HABERLERHABERLERHABERLERHABERLERHABERLER







  

Ahad Saadi’nin "Bariş İçin Savaş" Eseri

Sanat Dünyasında Büyük Yankı Uyandırdı

Ateşin ve Kumaşın Dansıyla Barışa Yolculuk

Ahad Saadi ve "Azernegari":

Işığın ve Gölgenin Dansında Bir Barış Çağrısı

Sanat, insanın ruhunun en derin dehlizlerinde yankılanan bir sestir.

Bazen bir patlama darbesinde, bazen bir melodi notasında, bazen de bir kişinin bilgilerini içinde kendini gösterir.

 Ahad Saadi, "Azernegari"nin adını taşıyan özgün sanatıyla bu sesi ve güçlü bir şekilde duyuran nadir sanatçılardan biri.



Kendi adıyla anılan "Azernegari" tekniğini geliştirerek çağdaş sanat literatürüne özgün bir soluk kazandıran dünyaca ünlü Azeri sanatçı Ahad Saadi, sanatın sınırlarını zorlayan yeni eseri “Barış için Savaş” ile büyük yankı uyandırdı.



13 Mayıs 2025 Salı akşamı, Hilton Istanbul Maslak Hotel’de düzenlenen görkemli lansman gecesinde tanıtılan eser, yalnızca görsel değil, aynı zamanda insanlığa barışı hatırlatan güçlü bir çağrı niteliği taşıyor. Otelin lobisinde siyah örtüyle gizlenerek sergilenen eser, alkışlar eşliğinde Prof. Dr. İlber Ortaylı ve davetliler tarafından birlikte açıldı.



Kumaşı Ateşle Resmetti: Yakılarak Oluşturulan Sanat Manifestosu

Yaklaşık 10 metrekare büyüklüğündeki dev tablo, geleneksel boyama tekniklerinden tamamen ayrılan özgün yapım süreciyle dikkat çekiyor. Saadi, kumaşı ateş pürmüzüyle işleyerek, yüzeyde oluşturduğu yanık tonlar ve katmanlarla üç boyutlu bir derinlik elde etti. Bu dokular, yer yer güderi hissi veren bir yapıya bürünerek izleyicide dokunsal bir illüzyon yaratıyor. Yağlı boya ile bütünleşen bu teknik, sanatçının ustalığını ortaya koyuyor.



Sanat ve Barışın Evrensel Buluşması

Ahad Saadi, 4200 saatlik bir çalışmanın ürünü olan bu eseri için şöyle konuştu:
“Bu eseri, bölgemizdeki savaşlara karşı bir vicdan çağrısı olarak tasarladım. Her yanık kumaş kokusunda barışı aradım. Umarım bu çalışma, dünyayı yönetenlere şu sözü hatırlatır: ‘En kötü barış bile en iyi kazanılmış savaştan iyidir.’”



Ortaylı: “Bir Manifesto”

Tarihçi yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı da geceye katılarak eseri şu sözlerle yorumladı:
“Ahad Saadi, sanatın gücünü barışa adayan bir dahi. Bu eser yalnızca bir tablo değil, bir manifestodur.”

Cannes Film Festivali’ne Yolculuk

“Barış için Savaş”, yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası arenada da büyük ses getirmeye hazırlanıyor. Eser, önümüzdeki hafta Fransa’da düzenlenecek Cannes Film Festivali’nde sanatseverlerle buluşacak. Bu sayede, sanatın evrensel diliyle tüm dünyaya “barış” temalı güçlü bir mesaj iletilecek.



Sanatın Gücüyle Ateşten Barışa

Ahad Saadi’nin bu sıra dışı eseri, izleyiciye yalnızca bir tablo sunmakla kalmıyor; aynı zamanda sessiz bir çığlığı, yakılmış hayalleri ve yeniden doğan umutları betimliyor. Kumaşın ateşle şekillendiği bu çağdaş anıt, sanatçının yalnızca güzelliği değil, insanlığın vicdanını da görünür kılma çabasının bir sembolü olarak öne çıkıyor.

Ahad Saadi, Azernegari sanatı ile sadece estetik bir şölen sunmakla kalmayıp, aynı zamanda insanlığa önemli bir mesaj veriyor: Barış, her türlü çabaya değer bir hedeftir. Onun sanatı, aramızdaki kısır konulardan kurtulmaya, empati kurmaya ve daha adil bir dünya inşa etmeye davet ediyor.

 Ahad Saadi'nin sanatı, bu paradoksu anlamamıza yardımcı olabilir. Sanatçı, savaş acılarını ve barışın çoğalmasını aynı anda vurgulayarak, bizi bakış açısının kısır anlatımdan kurtulmaya davet ediyor. Onun eserleri, barışın sadece silahların susmasıyla değil, aynı zamanda insanların kalplerinde ve zihinlerinde de inşa edilmesiyle mümkün olduğunu hatırlatıyor.



 Yurt dışından sergi için gelenler gibi seyahatini yarım bırakan iş kadını Fitnat Şaşal Yemişci’nin yorumunu almak istedik;

 Yemişci, “Saadi'nin eserleri, sadece estetik bir zevk sunmakla kalmaz, aynı zamanda izleyiciyi de düşündürür, sorgulamaya ve en önemlisi empati kurmaya davet eder.

 Saadi'nin sanatında, Ülkesimin, zengin kültürel özellikleriyle modern dünyanın karmaşıklığı iç içe geçer. Geleneksel motifler, çağdaş ilişkilerle hayatı yeniden bulur. Sanatçı, ürünlerinde sıklıkla insan figürlerini kullanır.” Şeklinde genelleme yaptı.

 yilmazparlar@yahoo.com

27 Ocak 2025 Pazartesi

Dağıstan Türkleri ve Halkları Kültür Gecesi-Yılmaz Parlar


HABERLERHABERLERHABERLERHABERLERHABERLER







  Dağıstan Türkleri ve Halkları Kültür Gecesi,

Tarih ve Birlik Mesajları

26 Ocak 2025 Pazar günü, Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardım Derneği'nde, Birlik ve Kültür Gecesi konseptiyle, Dağıstan Türkleri ve Halkları Kültür Gecesi düzenlendi

Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardım Derneği’nin ev sahipliğinde, Dağıstan Türkleri ve Halkları Derneği’nin organizasyonuyla gerçekleştirilen özel gece, Kafkas kökenli Türkleri bir araya getirdi. Tarih, kültür ve birlik mesajlarının ön plana çıktığı geceye önemli isimler katılarak konuşmalar gerçekleştirdi.

Gecede; Dağıstan Türkleri ve Halkları Derneği Başkanı Zümrüt Kızrıeva,, Dağıstan Türkleri ve Halkları Derneği Başkan Yardımcısı Rashad YusubovTopkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihat Yaycı,, Umay Ana Türk Dünyası Kadınlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel,, TÜRKSOY Kazakistan Başdanışmanı Yerzhan Uaıs, Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardım Derneği Başkanı Ekber Yassa,, Tarihçi Âlim Makhsav birer konuşma yaptı.

Geceyi renklendiren etkinlikler arasında halk dansı gösterileri, geleneksel yemek sunumları ve müzik performansları yer aldı.



Başkan Yardımcısı Rashad Yusubov: “Değerlerimiz Bizim Kimliğimizdir”

Dağıstan Türkleri ve Halkları Derneği Başkan Yardımcısı Rashad Yusubov, kültürel zenginliklerin ve farklılıkların, bir toplumun en güçlü yönü olduğunu ifade etti. Konuşmasında, geçmişten günümüze aktarılan değerlerin birleştirici gücünü şöyle özetledi:

“Bugün burada, farklılıklarımızın ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu görüyoruz. Dağıstan’ın köklü tarihi ve gelenekleri, birlik ve beraberliğimizin temel taşlarıdır. Her köy, her gelenek bizi biz yapan değerleri içinde barındırır. Bu değerlerimizi korumak ve yaşatmak için çalışmaya devam edeceğiz.”



Başkan Zümrüt Kızrıeva: “Kültürümüzü ve Birliğimizi Yaşatıyoruz”

Dağıstan Türkleri ve Halkları Derneği Başkanı Zümrüt Kızrıeva konuşmasında, genç nesillere kültürel mirasın aktarılmasının önemini vurguladı:

“Bugün burada kültürümüzü tanıtmak, milletimizi bir araya getirmek için toplandık. Bu programları, geleceğimiz olan gençlerimizi birleştirmek ve köklerimizi unutmamak için yapıyoruz. İnşallah daha büyük projelere hep birlikte imza atacağız.”dedi



Tarihçi Âlim Makhsav’un Kuzey Kafkasya Sunumu, Coğrafi ve Etnik Yapı

Kuzey Kafkasya'nın Coğrafi Konumu

Konum Bilgisi: Kuzey Kafkasya, Rusya'nın güneyinde, Kafkas Dağları'nın kuzey yamaçlarında yer alır.

Sınırlar: Bölge, doğuda Hazar Denizi ve batıda Karadeniz ile çevrilidir. Toplam yüzölçümü yaklaşık 223.714 km²’dir.

Öne Çıkan Dağlar: Kafkas Dağları’nda Avrupa’nın en yüksek zirvesi olan Elbrus Dağı (5.642 metre) bulunmaktadır.



Bölgenin İklimi

İklim Özellikleri: Dağlık alanlar genellikle serin ve karasal iklimle karakterize edilirken, ovalarda daha sıcak ve ılıman koşullar hakimdir.

Siyasi Harita ve Yönetim Yapısı

Kuzey Kafkasya, iki kray ve yedi cumhuriyete ayrılmıştır:

Kraylar: Krasnodar Kray ve Stavropol Kray.

Cumhuriyetler; Adıgey Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti, İnguşetya Cumhuriyeti, Çeçen Cumhuriyeti, Dağıstan Cumhuriyeti



Etnik Çeşitlilik

Etnik Yapı: Kuzey Kafkasya, dünyanın en çok etnik çeşitliliğe sahip bölgelerinden biridir. Yaklaşık 100’den fazla halkın yaşadığı bilinmektedir.

Büyük Etnik Gruplar: Çeçenler, Avarlar (yaklaşık 1.5 milyon), Adigeler (700.000-750.000), Kabardeyler ve Karaçay-Çerkesler gibi gruplar, bölgenin demografik yapısında önemli yer tutar.



Parçalanmış Yapılar: Avarlar gibi bazı etnik gruplar, birçok alt gruba ayrılmaktadır.

Diller ve Kültürel Grup Dağılımı

Dil Aileleri: Bölgede Hint-Avrupa, Altay ve Kafkas dil ailelerinden gruplar yaşamaktadır. Özellikle Kafkas dil ailesi, yerel dillerin çeşitliliğini yansıtır.

Türk Dilleri: Bölgede Kipçak grubuna ait Türk dilleri konuşulmaktadır. Karaçay-Balkar Türkçesi ve Nogayca, bu dillerin en bilinen örneklerindendir.

Dağıstan’ın Özgünlüğü

Etnik Çeşitlilik: Dağıstan, farklı etnik grupların ve dillerin bir arada yaşadığı, benzersiz bir yapıya sahiptir. Bazı köylerde yalnızca bir milletin yaşaması gibi durumlar yaygındır.

Kültürel Zenginlik: Dağıstan’da etnik gruplar arasındaki uyum, bölgenin sosyal dokusunu zenginleştiren önemli bir unsurdur.

Kuzey Kafkasya, coğrafi, etnik ve kültürel açıdan oldukça karmaşık ve zengindir. Bölgedeki çeşitlilik, yalnızca yerel toplumlar için değil, dünya genelindeki etnografik ve kültürel çalışmalar için büyük bir potansiyel taşımaktadır. Bu özellikler, bölgenin hem tarihi hem de siyasi önemini artırmaktadır.



Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Dağıstan, Türk Dünyası’nın Kalesidir”

Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihat Yaycı, konuşmasında Kafkas Türklerinin tarihî ve kültürel bağlarına dikkat çekti. Dağıstan’ı Türk birliğinin önemli bir parçası olarak tanımlayan Yaycı, şu ifadeleri kullandı:

“Dağıstan sadece bir bölge değil, Türk dünyasının kalesidir. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki Rus ve İngiliz propagandaları, halkları bölerek bizi bir köye indirgemeye çalışmıştır. Avarlar, Kumuklar, Nogaylar ve diğer halklar Türk milletinin ayrılmaz parçalarıdır. Birlik ve beraberlik içinde bu propagandaların üstesinden gelebiliriz. Şeyh Şamil, Türk’ün efsanevi atasıdır. Onun mirasını unutmamalı ve gelecek nesillere aktarmalıyız.”

Hazar Denizi’ni Türk dünyasının mavi vatanı olarak tanımlayan Yaycı, Dağıstan’ın, Avrupa’ya açılan kapı olma konumuyla stratejik önemini de vurguladı.



Umay Ana Türk Dünyası Kadınlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel'den Gençlere Sesleniş

Geçmişten Geleceğe Türk Varlığı

Umay Ana Türk Dünyası Kadınlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel, geçen gün bir toplantıda Türk kültürünün ve küresel öneminin altını çizdi. Yücel, konuşmasının başında gençlere hitap ederek, "Geleceğimizin teminatı sevgililerin" dedi.
 
Tarihin Derinliklerinden Kafkaslara Uzanan Türk Varlığı
 
Yücel, Türklerin tarih boyunca yaşadıkları coğrafyanın önemine dikkat çekerek, "Türk tarihi, özellikle Türkistan'dan başlayarak Kafkaslar'a kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bu topraklar tarihi boyunca mücadelelerin merkezi olmuştur". Kafkasların oluşturduğu bir kapı olduğunu belirten Yücel, bu coğrafyada var olan miktarın arttığını vurguladı.
 
 Türk Töresi ve Kültürel Değerler
 

Yücel, Türk kültürünün temellerinden birinin Türk töresi olduğunu belirterek, bu değerlerin geçmişteki gidişat hayatını şekillendirdiğini ifade etti. "Türk töresi, tarih boyunca hayatın her alanında damgasını vurmuştur" dedi.



 
 Zülümler ve Tarihin Ağırlığı
 
 Kafkas coğrafyasının tarihsel olarak şehitlerle dolu olduğuna dikkat çeken Yücel, "Kafkaslar'da tarih boyunca milletlerin iktidar mücadelesi yaşandı. Bizim varlığımız, topraklarımızın hak sahibi olmalıyız" şeklinde konuştu. Türk milletinin tarih boyunca mevcut siyasi çalkantılara rağmen varlığını sürdürdüğünü belirtti.
 
 Turan Birliği ve Gençlik Vurgusu
 
 Kültürel bir Turan birliğine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Yücel, gençlerin bu süreçte büyük bir rol oynaması sürecini ifade etti. "Türk dünyası, siyasi sebeplerle birbirinden ayrılır. Bizim amacımız, kültürel bir birlik oluşturmaktır" dedi. Yücel, gençlerin tarih bilincine sahip olarak donanımlı bir gelecek inşa edilme durumunun olmadığını çizdi.
 
Kültürel Birlik ve Bilinçli Gelecek
 
 Konuşmanın sonunda mevcuta, Türk kültürünün aktarıldığı ve gelecek nesillere aktarılmasının genişletildiğini hatırlatan Yücel, "Unutmayın, Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" diyerek birlik ve beraberliğin gerekliliğini bir kez daha vurguladı. Türk tarihi ve değerlerine sahip olan yola devam ettikleri, geleceğin güvencesinin genişlediğini bildirdi.



Türkistanlılar Derneği Başkanı Ekber Yassa, “Birlik ve Dayanışma Günü”

Gecede konuşma yapan Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardım Derneği Başkanı Ekber Yassa ise etkinliğin önemini şu sözlerle dile getirdi:

“Bugün, kültürümüzü yaşatmanın yanı sıra birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Birlik ve dayanışmamız, geleceğimizin teminatıdır. Katılım sağlayan herkese teşekkür ederim.”



TÜRKSOY Kazakistan Başdanışmanı Yerzhan Uaıss, Dağıstanlılar ve Türk Kimliği Üzerine Önemli Mesajlar

TÜRKSOY Kazakistan Başdanışmanı Yerzhan Uaıss, yaptığı bir konuşma ile Türk dünyası ve Türk kimliğine dair önemli mesajlar verdi. Dağıstan’ın stratejik önemi, Türk dünyası ile olan bağları ve geleceğe yönelik görüelerini dile getiren Uaıss, görüşlerini Atatürk’ten alıntılarla destekledi.

Atatürk’ün Vurgusu

Yerzhan Uaıss, konuşmasının başlangıcında Mustafa Kemal Atatürk'ü anarak, onun “Ne mutlu Türk’üm!” sözüne dikkat çekti. Bu ifadeyi, Türk kimliğinin birliği ve dayanışması için yol gösterici bir ilke olarak tanımladı. Atatürk'ün mesajının, Türk milletinin ortak bir kimlik altında toplanmasında hala önemli bir rol oynadığını belirtti.

Türk Dünyası Bağları

Uaıss, Dağıstan’ın Türk dünyasıyla olan sıkı bağlarını vurguladı. Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerle gelişen iş birliğinin ve kültürel paydaşın gelecekte daha da kuvvetleneceğine işaret etti. Bu bağların korunması ve geliştirilmesinin, Türk milletinin birliği için hayati olduğunu dile getirdi.

Türk Üniversiteleri ve Kültürel Varlık

Türk üniversitelerinin varlığının ve geliştirilmesinin önemine değinen Uaıss, bu kurumların Türk kültürünü yaşatmada ve yaymada önemli rol oynadığını ifade etti. Türk hükümetlerinin bu konuda daha fazla destek vermesi gerektiğini özellikle vurguladı.

Dağıstan’ın Stratejik Önemi

Konuyu Dağıstan'ın stratejik konumuna getiren Yerzhan Uaıss, bölgenin Türk dünyası ile olan tarihsel ve kültürel bağlarına dikkat çekti. Dağıstan’ın, Rusya’nın güneyinde bir Türk bölgesi olarak öne çıktığını belirterek, bölgenin tarih boyunca oynadığı kritik rolleri anlattı.



Tarihsel Figürler ve Kültürel Miras

Konuyla ilgili tarihsel referanslara da yer veren Uaıss, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli figürlerine ve Dağıstan’ın Türk tarihindeki yerine vurgu yaptı. Bu bağlamda, Türk milletinin tarihsel mirasının korunmasının önemine dikkat çekerek, ortak kültürel değerlerin öne çıkarılmasını savundu.

Gençlik ve Gelecek

Konuyu geleceğe taşıyan Uaıss, Türk soyunun birlikteliğinin ve dayanışmasının genç nesiller tarafından benimsenmesi gerektiğini vurguladı. Gençlerin, Türk kimliğini kucaklayarak geleceğe umutla bakmalarının önemli olduğunu belirtti.

Yerzhan Uaıss, Türk dünyasının ortak bağlarını ve dayanışmasının ön plana çıkarılması gerekliliğini bir kez daha hatırlatarak, Türk kimliğinin gelecekteki önemi üzerine derin bir farkındalık yarattı.

Halk Dansları ve Geleneksel Yemekler İlgi Gördü

Etkinlikte, Dağıstan ve Kafkas halk dansları gösterileri büyük ilgi gördü. Ayrıca katılımcılara, Kafkas mutfağından çeşitli lezzetler sunuldu.

yilmazparlar@yahoo.com


9 Mart 2020 Pazartesi

İsmet X Bilen Guinness Yolunda _Yılmaz Parlar


HABERLERHABERLERHABERLERHABERLERHABERLER








X Bilen Guinness Yolunda 


Türkiye’nin Pablo Picasso’su olarak bilinen, Uluslararası ünlü çok yönlü dev sanatcı İsmet X Bilen 50 yıl üstü sanat üretim sürecinde yaptığı duvar resimleri Guinness rekora doğru gidiyor.

Plastik resim sanatı ile birlikde duvar resimleri, heykeltıraşlık, mozaik sanatlarınıda beraberinde icra eden sanatcı son olarak Aksaray Laleli’de çok sayıda isim yapan gastronomi işletmecileri yetiştiren ekol olan tarihi Aksu Hotel Restaurant işletmelerinde yapmakta olduğu, İstanbul temalı duvar resimleri ile birlikde l10 binlere yaklaşmış durumda. Dünya Guinness rekoruna giren sanatcıların aksine fizikel meydan okuma yerine kurguladığı zihinsel performansıyla büyük bir titizlikle estetiksel dokunuşla duvarlara hayat veriyor.




Beceri öğretilen ve öğrenilen bir şeydir ve eğitim adımlarından geçerek ustalık geliştirirsiniz. Yetenek doğal, doğuştan gelen bir yetenektir. Resim yapma yeteneği bazı insanlara doğumdan itibaren verilir ve bu doğal yeteneği daha fazla çalışarak ve yeteneklerini artırarak güçlendirebilirler.

İsmet X Bilen’de işte bu doğuştan gelen bir yeteneklerden biri. Günün 12 saatini sanatını icra etmekle geçiriyor. İsmet X Bilen’i Aksu Hotel restaurant işletmelerinde yine duvar resmi yaparken bulduk.  Kendisiyle kısa bir söyleşi yaptık.




smet x Bilen, “  Dile kolay tam 50 yıldır renk ve ışık yörüngesinde en klasik biçimde iç mekanlarda kocaman kocaman sınırsız duvar resimleri çiziyorum...Renk ve matematiğin akış biçiminde…” 

5 yıldır Avrupa'nın değişik ülkelerinde; İspanya, Norveç, Fransa, İtalya'da, ve özellikle Almanya’da değişik mekanlarının duvarlarında resimleriyle Türk sanatcısı olarak eser bırakan sanatcı X Bilen, Almanya’da daha çok İtalyan restaurantlarına resim yaptığını söylüyor.
Mekanlara yaptığı resim boyutu ile sorumuza “ Tam beş yıldır aşağı yukarı her ay ortalama 100 metre kare diyebiliriz. İtalyanlar çok neşeli İnsanlar; onlara hep resim yaparken İtalyan klasiklerini dinleyip, meşhur grappalarını içip zevkle Roma’nın ve Roma’nın üzüm bağlarının resimlerini yaptım.”




 İspanya'da bulunduğu zaman İspanyollara resim yapmak daha büyük bir zevk olduğunu, meşhur İspanyol meyhanelerine resimler yaparken küçükken 1973-74 yıllarında İzmir’den Salvador Dali’ye gönderdiği resimleri hep aklına geldiğini dile getirerek  “Meşhur ressam Nurettin Erğüven bana kızmıştı. Niye adamı rahatsız ediyorsun   diye..” 

Ancak kendine göre en önemli olanı “30 yıldır hiç aralıksız İzmir'in, Egenin, Akdenizin bazı tarihi mekan ve restaurant ve yerleşimleriyle birlikte  iç ve bazı dış mekanlarda çizdiğim duvar resimleri ruhumun istençleriyle, bembeyaz büyük duvarların bilgelikleriyle birbirimize duvarlarla bağlanmayı öğrendik. Birbirimizle çizilmeyi, renklenmeyi, işlevsel kullanılmayı öğrendik. Nasılki tuğla harçla birleşmeyi düşünüp duvarlaşıyorsa, bende ruhumdaki renk bilgimle duvarların içine doğru yürüyüp resim oluyorum.” Şeklinde Türkiye’de yaptığı resimlerinden daha çok keyif aldığını aktardı.

Elbetde İsmet X Bilen’in Guinness rekoruna girme şeklinde çabası yok. Ancak gizli bir rekortmen olarak Türk sanatcımızdan gurur duymalıyız.

 yilmazparlar@yahoo.com

kaynak; https://www.nethaberajans.com/76032020ismetxbilen.html

20 Şubat 2020 Perşembe

Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe-Yılmaz Parlar


HABERLERHABERLERHABERLERHABERLERHABERLER








Fransa Türkiye İlişkilerini kutlamak

Fransa İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter katıldığı, Notre Dame de Sion Fransız Lisesindeki “Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe” isimli sergi açılışında yaptığı konuşmasında bu sergi Paris ve İstanbul’un güzelliklerini yeniden keşfetmeye ve Fransa Türkiye İlişkilerini kutlamaya davet niteliğinde olduğunu söyledi.




Kuratörleri Aylin Koçunyan ve Sinan Kuneralp’in olduğu sergiye Şişli kaymakamı, İstanbul Fransız Kültür merkez müdürü Christian Schnell, İlçe Milli Eğitim Müdürü Üniversite rektörleri NDS Mezunler dernek Başkanı, NDS mezunları ve seçkin davetlller katıldılar.




18 şubat 2020 Salı günü sergi açılış konuşması NDS okul direktörü Yann de Lansalut tarafından yapılırken, Lansalut’un Fransızca konuşması Türk Müdür Suzan Sevgi tarafından Türkçeye tercüme edildi.

NDS Okul Müdürü Yann de Lansalut “160 yılı aşkın süreden beri Notre Dame de Sion Fransız lisesi çifte aidiyetle bir yandan Fransa’ya diğer yandan da Türkiye’ye bağlarıyla şekillendi ve yapılandı.”  dedi


III Napolyon’un kızlara eğitim hakların veriliş temellerin atıldığını söyledi.
Lansalut “III Napolyon, Sorbonne üniversitesi, Troyes ve Orleans gibi pek çok üniversitelerde kızlara yönelik derslerin açılmasını temin eder. Buna paralel olarak Sultan Abdüllaziz’de kardeşi Abdülmecit döneminde açılan Notre dame de Sion kız lise açılışından sonra mekteb-i Sultan kurulmasını sağlar”sözleriyle okulların hikayesini dile getirdi.




Fransa İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter Avrupaya ilk seyahat eden padişah Sultan Abdülaziz’in III Napolyon’un 1867 Paris sergi davetine katılımıyla Avrupa icratından ilham alarak Osmanlıda yenilik hareketlerinin düşünmesini bugünki Galatasaray temelindeki  Mekteb-i Sultaniye kurmasından ötürü seyahati hafızalarda yer etdiğini söyledi. Buchwalter “Aynı şekilde Abdülaziz’in 1867’de Fransa’ya yaptığı ziyaretin iadesi niteliği de taşıyan Fransa İmparatoriçesi Eugénie’nin İstanbul’a ziyareti. süresince konakladığı Beylerbeyi Sarayı’dan etkilenerek örnek alarak Tuileries sarayına penecerelerine uygulamasıdır.”dedi
Bu ikili ziyaret serginin kurgulanmasını esas alıyor. Avrupa’ya ve imparatorluk dışına seyahat eden ilk Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’in Paris ve ardından III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’nin Osmanlı Başkenti İstanbul’a ziyaretinin tablo, gravür, fotoğraf, gazete kupür ve arşiv belgeleri, NDS Fransız Lisesi’nde düzenlenen sergiyle aynı bağlamda ele alınıyor.




Aylin Koçunyan, ile yaptığımız söyleşide serginin hazırlıkları 6 ay kadar zaman aldığını öğrendik.
Aylin Koçunyan Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatleri üzerine bir makale yazmış, buradan esinlenerek NDS Okul Müdürü  Lansalut’ya bu konuda bir sergi hazırlamak üzere teklif götürüyor. Aynı şekilde Sinan Kuneralp de, İmparatoriçe’nin Osmanlı İmparatorluğu’na iadei ziyareti üzerine bir sergi teklif etmiş. Böylece ikisi birleşmiş Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe isimli sergi ortaya çıkmış.
Serginin ilk bölümü, Sultan Abdülaziz’in Paris seyahatine odaklanarak, bu yolculukla örtüşen dönemin sanatsal, iktisadi ve siyasi bağlamı 
Serginin ikinci ekseni, Fransız İmparatoru III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’nin 11-19 Ekim 1869 tarihleri arasında Osmanlı başkentinde geçirdiği bir haftaya odaklanıyor.
yilmazparlar@yahoo.com